HAKAN HABİF – TASARIM DERGİSİ RÖPORTAJI

Nisan|2020
Röportaj

Tasarım Dergisi; Nisan 2020 sayısında, Çalışma Mekanları kapsamında Hakan Habif ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Habif Mimarlık kurulduğu günden beri nelere önem veren bir yapıdır?

Bizi biz yaptığına inandığımız özelliklerin içinde iki özelliğin ön plana çıktığına inanıyoruz. İlki “Zamansız” tasarımlara imza atabilmek; yarattığımız alanın sadece bugün değil, her zaman güncel kalabilmesini hedefliyoruz. Diğeri ise “Açık ve Demokratik Tasarım Ortamımız”. Uzun yıllardır birlikte olan çekirdek bir ekip etrafında şekilleniyoruz, hepimiz aynı masanın etrafında, hep birlikte çalışmayı seviyoruz. En yeni stajyerden, en eski ekip arkadaşımıza hepimizin fikirleri eşit değerlendiğinde hem dinamik bir tasarım ortamı elde ediyorsunuz, hem de farklı fikir ve yaklaşımları deneyimleyerek gerçek “zamansız” lığa yaklaşabiliyorsunuz.

Cephe tasarımı ve iç mekanlarda dikkat çekici projeleriniz var, bu projelerin hazırlık sürecince nasıl bir yol izliyorsunuz?

Öncelikli olarak ihtiyacı doğru analiz etmeye gayret ediyoruz. Çözeceğiniz problemi doğru tanımlamadan, doğru çözüme ulaşmak mümkün değil. Doğru çözüm ise bizler için plan düzleminde saklı. İşlevini bir makine gibi kusursuz yerine getirecek planı tasarlamak bizim için çok önemli. Doğru çalışan ve fonksiyonel bir planı oluşturduğunuzda uzun ömürlü olacak zamansız mekanı, doğal malzemeler ve gerekli sanatsal dokunuşlarla inşa etmek kolaylaşıyor.

Çağın gerekliliklerini sıkça takip eder misiniz yoksa aynı tarzda ilerlemek size daha mı doğru geliyor?

Elbette çağın getirdiği yenilikleri takip ediyoruz. Gelişen teknolojinin, yenilenen zamanın ve değişen sanatın tasarım anlamında çok büyük getirileri var, ve buna kulak tıkayabilmemiz söz konusu değil. Ancak yeni bir tasarım yönteminin, yeni bir anlayışın cazibesine kapılarak, güncel olmak ya da dikkat çekmek adına modası geçecek bir tasarım oluşturmaktan da kaçınıyoruz. Dolayısı ile zamansızlık kavramı bir hedef olarak her daim aklımızda. Gelişim ile zamansızlık arasında bir denge yakalayıp, kendimizi tekrar etmeden, hep aynı noktada takılı kalmadan, her daim yaşayacak mekanı oluşturabilmeyi hedefliyoruz.

Yaptığınız ofislerin kimliğini oluştururken nasıl bir yol izliyorsunuz?

Doğru analiz sonucunda oluşmuş doğru plan; her zaman ilk ve en önemli adım. Bir internet şirketi ile bir finans şirketinin ihtiyaçları ve karakterleri birbirinden çok farklı olabiliyor, bunu plan düzleminde doğru anlayıp, doğru çözümleyerek işlevlendirmek, ofis mekanını hem gerçek anlamda o şirkete ait kılıyor, hem de yaratılan mekanın doğru çalışmasını sağlıyor. Bundan sonra ise şirketin kurumsal kimliğini kendi tasarım değerlerimizle harmanlayarak mekana yansıtabilmek kalıyor geriye.

Mekanlara değer katan obje sizce nedir?

Bu noktada her zaman sanattan destek alıyoruz. Zaten kendi çalışma alanımız, beğendiğimiz heykellerin ve tabloların arasında, değerli kitaplarımızın raflarda bizi beklediği, hep beraber sevdiğimiz müzikleri dinleyerek çalıştığımız bir ortam. Dolayısı ile sanatın her şekli bizi besliyor. Bu da projelerimize yansıyor tabii ki. Aldığımız ilham, bazen doğru seçilmiş ve konumlandırılmış
bir sanat eseri olarak kendini gösteriyor, bazen de bir tasarım öğesini bir sanat eseri olarak ele alarak mekana imza atabilmemizi sağlıyor. Örneğin bir bankoyu veya merdiveni bir heykel gibi ele alıyoruz ya da bazen bir duvar yüzeyi bizim için mimari tasarım çerçevesinde, doğal malzemelerle işleyeceğimiz bir tual haline geliyor.

Tasarladığınız mekanlarda kullandığınız objelerin karşı tarafı yansıtması gerektiğini mi düşünüyorsunuz?

Hem bizi hem de karşı tarafı yansıtabilmeli. Kullanıcı kimliğini, kendi tasarım anlayışımız ve felsefemiz ile değerlendirerek sanatsal anlamda gerekli dokunuşları yaptığımızda doğru sonuca ulaştığımızı görüyoruz. Bu şekilde hem kullanıcının severek kullanacağı bir mekan yaratılmış oluyor, hem de işin sonunda içimize sinen bir mimari mekan ortaya çıkıyor. Mekanı kullanıcıya, kullanıcıyı da mekana ait kılabilmek için, doğru ve güçlü bir bağ kurmak gerekli. Bunun için doğru sanatsal öğeler çok kuvvetli bir araç bizim için.

Sizin iş felsefeniz nedir?

Uzun zamandır birlikte çalışan bir çekirdek kadromuz var, ve bu ekip bir aile olarak işimizin merkezini oluşturuyor. Her şey bu ailenin etrafında şekilleniyor aslında, gerektiğinde bu ekibin etrafında büyüyüp küçülüyoruz, ama çekirdek kadromuz hep sabit kalıyor. Ortak değerlere sahip farklı insanlar, farklı değerlerden beslenerek işimize farklı bakış açıları getiriyor. Bu formül ile, kendimizi tekrarlamadan, demokratik ve açık bir tasarım düzleminde zamansız mekanlara imza atabilmeyi, ortak hedef haline getirebiliyoruz.

Türkiye’de mimari alana verilen önem tatmin edici mi?

Ne yazık ki hayır ve daha da üzücü olanı ise, bu durum sadece mimarlık alanına has değil, sadece ülkemize özgü de değil. İnternet ve küreselleşme sayesinde herkesin her bilgiye çok kolay ulaşabildiği bir düzlemde, her alanda profesyonelleşmeye olan saygı azalıyor. Televizyonda birkaç bölüm iç mimarlık programı izleyen mimarı, resim kursuna giden ressamı, sağlık ile ilgili bir-iki yazı okuyan doktoru sorgulamaya başlıyor. Elbette ki her insan, her alan sorgulanmalı, ancak profesyonelleşmeye ve uzmanlaşmaya olan saygı ve mesafe her daim korunmalı. İşte bu çizginin aşıldığını üzülerek görüyoruz, insanlar doktora yazacağı ilacı söylemeye, “bu resmi ben de çizerim”, “mimara gerek yok bunu ben de yaparım” demeye başlıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu durum sadece bize has değil, evrensel bir problem… Dünyaca ünlü Hollywood yıldızlarının, müzisyenlerinin kendilerini “tasarımcı” olarak adlandırıp, işlerini önemli tasarım mecralarında
yayınlatmaya başladığını bile görüyoruz. Bir iki sene içinde bu durumu ülkemizde de görecek olmamız ise üzücü bir kehanet.

İlerleyen zamanlarda planlarınız ne yönde?

Özümüzü koruyarak, Habif Mimarlık olarak kendimizi geliştirebilmek istiyoruz. Daha önce de belirttiğimiz gibi, “Zamansız mekanlara imza atmak” öncelikli ve ortak hedefimiz. Geçen zamanın yarattığımız mekanlardan bir şeylere eksiltmek yerine, o mekanının değerini artırabildiğini görebilmek ve deneyimlemek bizi bu bağlamda daha da kamçılıyor. Hedefimiz daha çok projeye, daha büyük işlere imza atmak değil, daha iyi daha nitelikli mekanlar yaratabilmek. Bu bağlamda “zamansızlık” kavramından kopmadan, kendimizi ve işimizi geliştirmek gelecek için ana hedefimizdir.

There are no comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Start typing and press Enter to search

Shopping Cart