Ofis Mekanlarında İklimlendirme ve Havalandırma Sistemleri
Hakan Habif
Habif Mimarlık
Haziran|2018
Makale
Ofis mekanlarında sağlıklı ve verimli İklimlendirme-Havalandırma sistemlerini ele aldığımız bu yazı; “Konsept Projeler” dergisinde yayınlanmıştır.
Sağlıklı Bir Ofis Yasamı için Doğru İklimlendirme ve Havalandırma
Günümüzde ofis ortamlarındaki yoğun çalışan sayısına bağlı olarak iklimlendirme ve havalandırma sistemlerinin doğru kurgulanıp uygulanması ön plana çıkmıştır. Her ne kadar iklimlendirme sistemleri konfor açısından tercih ediliyor olsa da havalandırma sistemleri, hem konfor hem de sağlık açısından önem arz etmektedir.
Ofis ortamlarının havalandırması yani içeri taze hava alınıp, içerideki havanın dışarı atılması işlemi uzun yıllar geleneksel yöntemlerle uygulandı. Pencere, ve kapı açma gibi yöntemlerle hava kontrolsüz olarak sağlansa da günümüzde binaların hem yapısal özellikleri hem de hassas iklimlendirme ihtiyaçları nedeniyle dış havayı olduğu gibi içeri almak mümkün olmamaktadır. Bu sebeple dış havayı cebri olarak bir fan vasıtası hesaplanan debi ve basınç değerlerini karşılayacak şekilde ve çoğu zaman ihtiyaca bağlı olarak şartlandırarak, iç ortama şarj edecek sistemler geliştirilmiştir.
İç ortama şarj edilecek hava debisi, kişi sayısı, kullanım amacı ve hava değişim katsayıları gibi birçok faktöre bağlı olarak hesaplanır ve dış havanın özellikleri gerekli filtrasyonlar uygulanarak ortama verilir.
Yine birçok sistemde hava şartlandırılarak (ihtiyaç doğrultusunda ısıtılıp soğutularak) iç ortama verildiği için mahaldeki hava sıcaklığı noktasında da herhangi bir konforsuzluk oluşmamaktadır. Teknik özelliklerine bağlı olarak klima santrali, VAM cihazı vb. olarak adlandırılan bu sistemler sayesinde temiz hava girişi ve kirli hava atışı sağlanarak, ortam havasının sürekli sirküle edilerek temiz tutulması sağlanmaktadır.
24 Saat Yaşayan Ofislerde İklimlendirme ve Havalandırma
Ofis ortamlarının çalışılan sektör, müşteri portföyü ve firma yapısına bağlı olarak 24 saat yasayan ortamlar olma ihtiyaçları sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur. Sistemi 24 saat yaşayan hale getirmek bağımsız bir yapıya sahip olduğunuzda çoğu zaman kolay olsa da ofisin karma bir yapı (plaza vb.) içerisinde yer alması durumunda işler biraz daha zorlaşmaktadır. Plaza vb. karma yapılarda iklimlendirme ve havalandırma altyapıları bina merkezi otomasyon sistemleri tarafından kontrol edilmekte ve çoğu zaman bina yönetiminin belirlediği saat dilimlerinde çalışmaktadır. Bu durumda 24 saat ya da genelde sistemlerin kapalı tutulduğu hafta sonu günlerinde çalışmak isteyen ofisler için iki alternatif bulunmaktadır: Birincisi bina yönetimi ile temasa geçip talep edilen ekstra zamanlarda da sistemlerin aktif olması yönünde anlaşmaktır -ancak bu tarz bir talepte bulunulması durumunda, bina yönetimleri genel tutum alarak oluşacak ekstra maliyetleri talebi yapan firmaya yüklemektedir. Talep sahibi firma sayısının az olması durumunda da firma başına ciddi maddi yükümlülükler ortaya çıkmaktadır.- Diğer alternatif ise, fiziki ve idari koşulların uygun olması durumunda ekstra çalışma süreleri bulunan firmaların kendi bağımsız iklimlendirme ve havalandırma altyapılarını oluşturarak, merkezi sistemin çalışmadığı dönemlerde oluşacak mağduriyetlerini gidermeleridir. Bu alternatifin ilk yatırım maliyeti çoğu zaman yüksek olsa da işletme maliyeti ve işletme bağımsızlığı açısından avantajlar sağlayabilmektedir.
Ofislerde personel olmasa dahi 7/24 çalışan ve şirketlerin kalbi olarak kabul edilen bölüm ise IT/Server odalarıdır. Havalandırmadan ziyade içeride yer alan ekipmanların yaydıkları ısı nedeniyle sürekli ve kesintisiz soğutulması gereken bu alanlar için binalar tasarlanırken genel olarak bağımsız bir soğutma altyapısı planlanmaktadır. Gerekli altyapının bulunmadığı durumlarda da koşullara bağlı olarak split klima, VRF sistemi gibi bağımsız çözümler üretilmektedir.
Kayıpların Engellenmesi
Bu konuyu havalandırmadan ziyade iklimlendirme sistemlerine ait kayıp ve kazançlar olarak ele almak daha doğru olacaktır. Zira inşaat sektöründeki son gelişmeler doğrultusunda havalandırma sistemlerindeki yapısal kayıplar çok düşük seviyelere girilmiştir. Taze hava-egzost sistemlerine ait hesaplar talep edilen mahal şartları ve çalışan yoğunluğuna bağlı olarak kayıplar neredeyse göz ardı edilerek hesaplanmaktadır.
İklimlendirme sistemlerindeki ısı kaybı (ısıtma için) ve ısı kazancı (soğutma için) hesapları ise coğrafi konum, cephe sistemleri ve yapı bileşenleri gibi birçok kritere bağlı olarak hesaplanmaktadır. Bunun yanı sıra kullanım amacı, personel yoğunluğu, aydınlatma ve elektrikli ekipmanlardan gelen yükler gibi faktörler de ısı kayıp-kazanç hesaplarının belirleyici kriterlerindendir.
Yatırımcı ya da yüklenici firmalar tarafından belirlenen yapı bileşenleri ve cephe sistemlerini sadece bu disiplinlere ait maliyetler odaklı değerlendirmek günümüz inşaat sektöründe yapılan en önemli yanlışlardan biridir.
Bu konular hakkında karar verilirken doğrudan ilgili oldukları havalandırma ve iklimlendirme sistemlerine ait ilk yatırım ve işletme maliyetleri de göz önünde bulundurularak yapılacak mühendislik hesapları dikkate alınmalıdır. Burada önemli olan taleplere cevap verecek verimli ve optimum sistemler bütününü oluşturmaktır.
Özellikle son yıllarda enerji verimliliği üzerine yapılan çalışmalardan mekanik tesisat sektörü de üzerine düşeni almıştır. LEED ve Breeam gibi bağımsız kuruluşların yaptığı çalışmalar ve geliştirdikleri sertifikasyon sistemleri, yatırımcıları daha verimli sistemler inşa etmeye teşvik etmektedir. Belirlenen kriterlerin yerine getirilme oranına bağlı olarak geliştirilen sertifikasyon dereceleri gün geçtikçe hem yatırımcı hem de son kullanıcı açısından daha fazla önem arz eder hale gelmiştir.